Paipái

Paipái; Le Cordon Bleu mezunu olan ve Güney Amerika ile Japonya’da uzun yıllar geçiren şef Fernando Ruiz Jimenéz’in eğitim ve deneyimini ortaya koyduğu bir restoran.  Şehir merkezinin biraz dışında, Plaza del Peru 4, Madrid adresinde bulunan Paipai açılalı 2 sene olmasına rağmen onu keşfetmekte bu kadar gecikmiş olmam da benim ayıbım olsun…

Kalabalık bir arkadaş grubuyla gittiğimiz için biz mümkün olduğunca fazla sayıda yemek denemeyi tercih ettik. Tek başına yiyenler için de porsiyonların miktarı doyurucu; bir başlangıç, bir ana yemek, tatlı ve içecek için ortalama 25-30 Avro civarında bir hesap ödeniyor. Benim en çok hoşuma giden yönü ise samimi ve modern bir ortamda lezzet açısından üst düzey kalitede lezzetler sunması oldu. 

Şef Fernando, mutfaktaki kabiliyet ve deneyiminin yanısıra insan ilişkilerinde de gayet başarılı. Grubumuz  yarı-profesyonel düzeyde gastronomiyle yakından ilgili insanlardan oluştuğu için Şef ile özellikle tanışmak istedik. Bize Güney Amerika mutfağı hakkındaki izlenimlerinden, dünyanın en prestijli okullarından biri olan Le Cordon Bleu’de aldığı  eğitimin içeriğinden bahsederek, siparişlerimiz haricinde önerdiği diğer birkaç yemek ile de damaklarımızı şenlendirdi. Benim glutene karşı mesafeli duruşum nedeniyle bazı yemekleri bu doğrultuda biraz değiştirerek hazırlaması da son derece ince bir davranıştı.

Mekanın tasarımı  hep kalabalık hem de küçük gruplar için oldukça uygun. Giriş kısmındaki masalar gün ışığından yararlanırken, iç kısma doğru ise insanı yormayacak düzeyde ama yeterince parlak bir aydınlatma yapılmış. Dekorasyon açısından iddiadan uzak, sade ve samimi bir tarzı var. Şahsi izlenimim ise yemeklerin lezzet ve içerik açısından kalitesi göz önüne alındığında dekorasyonun ve menü dizaynının bir miktar geride kaldığı yönünde. Örneğin aşağıda menüden paylaştığım birkaç kareden de görüleceği üzere, üzülerek söylüyorum  ki bu menünün kağıt seçimi ve grafik tasarımı bu restorana yakışmıyor. 

Benim için en önemli kısma, yani yemeklere gelecek olursak. Yemeklerin  büyük çoğunluğu İspanya’nın geleneksel tadlarının Asya ve Güney Amerika mutfağı ile harmanlanmasıyla oluşturulan bir füzyon mutfağı tarzını taşıyor. 

Başlangıç olarak su teresi yapraklarıyla süslenmiş kinoa salatası ve mor patates püresi ile servis edilen ahtapot ızgara sipariş ettik. Glutensiz beslenenlerin en sadık dostu olan kinoa salatası, biraz da çok sık yemek zorunda kalmanın etkisiyle genellikle bende fazla heyecan uyandırmaz ama bolca baharatla ve domatesle tatlandırılmış, hafif acı kinoa salatası beklentimin ötesindeydi. Mor patates püresi ise hem renkli bir sunum sağlamak, hem de değişik bir lezzet sunmak açısından başarılıysa da ahtapot ızgara  damaklarda kalıcı bir lezzet bırakmadı.

Bir sonraki yemek olan karides ve kalamarlı  kırmızı köri hepimiz tarafından beğenildi. Yasemin pirinci ile birlikte servis edilen köri; dengeli acısı ve içeriğindeki deniz ürünlerinin kalitesiyle de tam puan aldı.

Karidesli Köri

Bu esnada Şef Fernando ile tanıştık ve bundan sonraki siparişlerimizi iptal ederek kendimizi onun tercihlerine bıraktık ve doğrusu çok da iyi yaptık… Öncelikle  arkadaşlarım için  brioche ekmeği üzerine kaz ciğeri , trüf ve mangolu hint sosu (chutney) ile hazırlanan “Yalancı Nigiuri”; gluten sorunum dolayısıyla benim için aynısının pirinçle yapılan gerçek versiyonu servis edildi. Tatlı, ekşi, acı tatların karışımından gerçekten çok hoşlanan benim gibi Asya mutfağıseverler için gerçek bir şölendi. Kaz ciğerinin biraz ağır olan sade tadı chutney ile dengelenmişti. Çeşitli meyvelerin soğan ve bolca baharatla pişirilmesiyle oluşturulan Chutney, özellikle ağır ve yağlı lezzetleri dengelemek bakımından başarılı bir alternatif. 

Yalancı Niguiri

Şefin tavsiyesiyle denediğimiz ikinci lezzet ise acı soslu bir tür dürüm/sandviç olarak adlandırılabilecek Bao idi. Buharda pişirilen ekmeğin arasına çeşitli harçların konulması ile hazırlanan Bao’lar son dönemde Madrid’de oldukça popüler. Hatta sadece Bao ile önde çıkan BAO BAR gibi mekanlar yemek eleştirmenlerinde yüksek notlar alıyor. Maalesef glüten problemim dolayıyla bu restoranları deneme şansım yok. Şef Fernando, benim için Bao harcını sadece mısır unundan hazırlattığı tortilla ekmeği içerisinde servis etti; dolayısıyla BAO’yu tam olarak tadamasam da arkadaşlarımın olumlu izlenimlerini yüzlerinden okumak mümkündü.

Şefin  önerisi olan son tabağımız ise Kore usulü tatlı-ekşi soslu dana kaburgaydı. Kısık ateşte çok uzun süre pişirilerek lokum kıvamına getirilen kaburga etleri Patates Parmentier ( Pırasalı Patates Püresi) ile servis edilmişti. Kore usulü sosta un olduğundan elimden geldiğince yememeye çalışsam da bu lezzetten uzak kalmadığıma sonraki 2 gün çektiğim eziyete rağmen pişman değilim. Lezzet açısından 10 üzerinden 10luk bir yemekti. Tek negatif yönü ise tabağın sunumundaki yeşil kuşkonmazlar için daha estetik ve servis bakımından da daha pratik bir yöntem olabileceği yönünde. Örneğin kuşkonmazlar verev/uzun kesimle servis edilebilirdi.

Dana Kaburgası

Havuçlu kek, browni ve cheesecake ile yemeğimizi sonlandırdık. Tekrarıyla artık sizleri bunalttığım gluten mevzusu nedeniyle ben sadece tatlıların yanındaki dondurmadan biraz tırtıkladım. Arkadaşlarımın yüzünden okuduğum yorumlar tatlıların lezzetli ama ana yemekler kadar tatmin edici olmadığı yönündeydi. Yine de kendim denemeden geçerli bir yorum yaptığımı iddia edememem.

Browni, Cheesecake, Havuçlu Kek

Sonuç olarak, Paipái’de damağınızda çoğu iz bırakacak tabaklardan oluşan  zengin bir öğle  veya akşam yemeğini makul bir fiyatla deneyimleyebilirsiniz. Lezzet ve malzeme kalitesi açısından 10 üzerinden 9 diyebileceğim,  sunum tarzı açısından biraz daha geliştirilmeye müsait bulduğum Paipái’yi sizlere tavsiye ediyorum. Ufak birkaç dokunuşla çok daha iyi yerlere gelebileceğine inanıyorum. 

 Şimdiden afiyet olsun! /Buen provecho!

Leave a comment